Atasözleri, Türkçenin zengin kelime hazinesinin ve kültürünün birer parçasıdır. Geçmişten günümüze kadar ulaşan bu özlü sözler, tecrübeleri, nasihatleri ve yaşamın gerçeklerini aktarır. Beş rakamı da atasözlerinde sıklıkla kullanılan bir sayıdır. Türk atasözlerinde dört sayısının çeşitli yönlerdeki anlamlarını ve kullanımlarını öğrenin. Dört ile ilgili atasözleri ve anlamları hakkında bilgi edinin.
Dört sayısı, Türk kültüründe derin anlamlar taşıyan bir sembol olarak önemli bir yer tutar. Atasözleri, bu sembolü farklı bağlamlarda kullanarak çeşitli yaşam durumlarına dair öğütler verir. İşte dört ile ilgili atasözlerinden bazıları:
Dört ile ilgili Atasözleri ve Anlamları
Âşık âlemi kör, dört yanını duvar sanır, aşktan gözü kararmış kimse, hoş karşılanmayacak aşırı davranışlarda bulunur.
Dört göz bir evlat için, anne ve babanın bütün emek ve didinmesi evlat içindir.
Her yerde okka dört yüz dirhem, konuşulan bir gerçeğin açıklığını ve tartışma götürmezliğini anlatmak için söylenen bir söz.
Nereye gitsen okka dört yüz dirhem, konuşulan bir gerçeğin açıklığını ve tartışma götürmezliğini anlatmak için söylenen bir söz.
Okka her yerde dört yüz dirhem, konuşulan bir gerçeğin açıklığını ve tartışma götürmezliğini anlatmak için söylenen bir söz.
Olan dört bağlar, olmayan dert bağlar, zengin, giyinir, kuşanır, istediği gibi yaşar; fakirse yoksulluğun acısını çeker.
Dört ile ilgili Deyimler ve Anlamları
(bir işe) dört elle sarılmak (yapışmak), bir işe büyük bir özen ve önem vererek girişmek: 'Sen bize dört elle sarılırsan zarar etmezsin.' -R. N. Güntekin.
(birinin) etrafında dört dönmek (pervane olmak), isteğini elde etmek için birinin yanından ayrılmayıp gönlünü etmeye çalışmak.
Bohçanın dört ucunu bir araya getirememek, 1) iki yakayı bir araya getirememek; 2) dengeyi sağlayamamak.
Dört ayak üstüne düşmek, 1) tehlikeli bir durumdan zarar görmeden kurtulmak; 2) işi rast gitmek: 'Yüze gülücü, her dönemde dört ayak üstüne düşen Efruz'un hayat hikâyesini sergileyen piyesim, yurtta bini aşkın defa oynadıktan sonra, televizyon oyunu hâline getirilince yasaklandı.' -H. Taner.
Dört bir taraf (yan), her yan, bütün çevre: 'Oğulları babasını iyileştirmek için dört bir yana koşuşurdu.' -A. İlhan.
Dört dönmek, 1) telaşla çare aramak: 'Cemil, Cemil! diye haykırarak yağmurun altında dört dönüyordum.' -R. N. Güntekin. 2) bir iş yapmak için telaşla sağa sola koşmak: 'Bizi memnun etmek için etrafımızda dört dönüyordu.' -Ç. Altan.
Dört duvar arasında kalmak, evde, kapalı bir yerde kalmak zorunda olmak: 'Ömrünü dört duvar arasında geçirmiş, çocuklarından başka insan yüzü görmemiş temiz bir ev kadını birdenbire değişemezdi.' -R. N. Güntekin.
Dört gözle beklemek (bakmak), çok isteyerek veya özleyerek beklemek: 'Terekesini paylaşmak için dört gözle ölümünü beklemekteydiler.' -Y. K. Karaosmanoğlu.
Dört üstü, murat üstü, işi her zaman yolunda olanlar için söylenen bir söz.
Dört yanı deniz kesilmek, çaresiz ve umutsuz kalmak.
Dörtköşe olmak, çok keyiflenmek, çok zevk almak.
Dörtnala kaldırmak, dörtnal koşturmaya başlamak: Atı dörtnala kaldırdı.
Dörtnala kalkmak, dörtnal koşmak: 'Atlar bazen dörtnala kalkıyor, bazen tırısa geçiyordu.' -R. Enis.
Dünyanın dört bucağı, dünyanın her yanı, her yönü: Dünyanın dört bucağından gelen gezginler...
Gözünü dört açmak, aldanmamak için çok uyanık bulunmak: 'Hop diye giriyoruz, gözünüzü dört açın, tongaya basmayın.' -H. Taner.
İki kere iki dört eder, 'gerçekliğinden şüphe edilmeyecek kadar açık' anlamında kullanılan bir söz.
Kedi gibi dört ayak üzerine düşmek, en güç bir durumdan zarar görmeden kurtulmak.
Keyfinden bayılmak (dörtköşe olmak), tkz. bir şeyden çok kıvanç duymak: 'Derhâl terennüme başlardım, adamcağız keyfinden bayılırdı.' -R. H. Karay
Yedi iklim dört bucak, her yer.
Zevkten dörtköşe olmak, çok sevinip keyiflenmek, aşırı zevk duymak.