Hikâye Ünitesini Ölçme ve Değerlendirme Çalışmaları
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 68
A. Aşağıdaki soruları verilen metne göre cevaplayınız.
Soru: 1) Metinden hikâyenin hangi yapı unsurlarına ulaşabilirsiniz? Açıklayınız.
Cevap: Metinde olay, yer, zaman ve kişiler gibi temel hikaye unsurlarına ulaşılabilir. Olay, köylü ile kamyon şoförü arasındaki iletişimsizlik ve köylünün "Delikanlı" olarak çağrılması etrafında gelişir. Yer olarak Zincirli Han belirtilir. Zaman ise doğrudan verilmemekle birlikte, olayın güncel bir dönemde geçtiği düşünülebilir.
Soru: 2) Metnin anlatıcısını ve bakış açısını tespit ediniz.
Cevap: Metnin anlatıcısı, üçüncü kişi olup gözlemci bakış açısına sahiptir. Olayları dışarıdan gözlemleyerek aktarır ve karakterlerin iç dünyalarına doğrudan müdahale etmez, bu da anlatıcının tarafsız bir duruş sergilediğini gösterir.
Soru: 3) Metin hangi hikâye türüne örnektir? Niçin?
Cevap: Metin, bir olay hikayesi örneğidir. Çünkü olay örgüsü, karakterler arasındaki etkileşim ve çatışma üzerine kuruludur. Kamyon şoförü ve köylü arasındaki diyaloglar, hikayenin merkezinde yer alarak olayın akışını belirler.
Soru: 4) Metinden yazarın dil ve anlatım özelliklerine yönelik hangi ayrıntılara ulaşabilirsiniz?
Cevap: Yazar, sade ve doğal bir anlatım kullanmıştır. Halkın günlük konuşma diline yakın ifadeler ve kısa cümleler tercih edilmiştir, bu da hikayeye gerçekçilik katarak okuru olayın içine çeker.
Soru: 5) Metinden dilin standart dışı kullanımına örnekler bulunuz.
Cevap: “Gel buraya! Hey... Delikanlı!” gibi ifadeler ve diyaloglarda kullanılan bazı kelimeler, dilin günlük ve rahat kullanımına örnektir. Bu tarz ifadeler, metne doğal bir hava katmaktadır.
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 69
Soru: B) Aşağıdaki cümlelerde boş bırakılan yerleri verilen ifadelerden uygun olanlarıyla tamamlayınız.
(bireyin iç dünyasını esas alan, olay hikâyesi, toplumcu gerçekçi, durum hikâyesi, millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan, modernist hikâye)
1. Bir olay çevresinde gelişen ve sonuçlanan, ana olayın “serim-düğüm-çözüm” bölümleriyle anlatıldığı hikâye türüne olay hikâyesi denir.
2. Durum hikâyesi hayatın veya insan davranışlarının bir kesitini veren hikâye türüdür.
3. 1940-1960 yıllarında kimi yazarlar tarafından bireyin iç dünyasını yansıtan eğilimle insan gerçekliğini psikolojik yönüyle yansıtma amaçlanmış, olay örgüsü önemsenmemiş, insanın hayata ve kendisine yabancılaşmasının nedeni bireyin ruhsal dünyası olarak görülmüştür.
4. Toplumcu gerçekçi eğilimde sanat eseri, bir düşünceyi ifade etmek için araç olarak kullanılmış; toplumdaki sosyal ve ekonomik sorunlar, ideolojik bir yaklaşımla vurgulanmıştır.
5. Türk tarihinin şanlı geçmişine değinme, İslam dininin yaşama katkılarını önemseme, toplumu inanç açısından uyarma, doğruya sevk etme gayreti millî ve dinî duyarlılıkları yansıtan eğilimin özelliklerindendir.
Soru: C) Aşağıdaki eserlerin ait olduğu sanatçıları belirleyerek doğru eşleştirmeyi yapınız.
1. Decameron (b) Boccacio
2. Letaif-i Rivayat (e) Ahmet Mithat Efendi
3. Küçük Şeyler (d) Samipaşazâde Sezai
4. Kağnı (ç) Sabahattin Ali
5. Grev (f) Orhan Kemal
6. Menevşeler Ölmemeli (a) Mustafa Necati Sepetçioğlu
Soru: Ç) Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” yazınız.
1. Yüklem, her zaman cümlenin sonunda bulunur. (Y)
2. Özneyi bulmak için yükleme “ne”, “kim” soruları sorulur. (D)
3. Dolaylı tümleç, cümlede yapılan işin zamanını bildirir. (Y)
4. “Ne zaman”, “nasıl”, “niçin” gibi sorular cümlede zarf tümlecini bulmak için yükleme sorulur. (D)
5. “Her sabah erkenden uyanır, bahçede kitap okurdu.” cümlesinde birden fazla yüklem vardır. (D)
D. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
Soru: 1) Alelade kalabalıklarından ortak paydalar ve idealler etrafında bir millet oluşturabilmek ve buradan da güçlü devletlere ve medeniyetlere ulaşabilmek; her topluluğa nasip olmayan, uzun, çileli bir yolculuktur. Bu süreçte dil ve dile dayalı eserler, kültürleri yani milletleri ayakta tutan temel direkleri oluşturur. Bu parçada altı çizili kelime grubu cümlenin hangi öğesidir?
A) Dolaylı tümleç B) Nesne C) Özne
D) Yüklem E) Zarf tümleci
Cevap: C
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 70
Soru: 2) Bu ünitede okuduğunuz hikâyelerin kişileriyle ilgili yukarıdaki eşleştirmelerden hangisi yanlıştır?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap: C
Soru: 3) (I) Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan Orhan Kemal, 15 Eylül 1914’te Adana’nın Ceyhan İlçesinde doğar. (II) Babası dönemin önemli siyasi isimlerinden Abdülkadir Kemali Bey, siyasi nedenlerle 1931’de Suriye’ye yerleşmek zorunda kalınca Orhan Kemal ortaöğrenimini kendi isteğiyle yarıda bırakır ve Suriye’ye giderek bulaşıkçılık ve matbaa işçiliği yapmaya başlar. (III) Bu yıllarda ki birikimlerini ileriki yıllarda romanlarında, hikâyelerinde başarıyla kullanacaktır. (IV) Kısa bir süre sonra Türkiye’ye dönen yazar, 1935’de çırçır fabrikasında bir işçi olan Nuriye ile evlenir. (V) Orhan Kemal, 1938’in nisanında askerliğini yapmak üzere Niğde’ye gider ve askerlik onun hayatında bam başka bir sayfa açar. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap: B
Soru: 4) Sabahattin Kudret Aksal’ın hikâyelerinin büyük kısmında kahraman evden çıkar yürümeye başlar. Hikâyenin başlangıcı bu şekilde kurgulanır. Yürürken bir yandan da düşünür. Onda yürüyüş, düşünmenin, eşya veya çevre üzerinde dikkat geliştirmenin bir yöntemi olarak belirir. Kahraman bir yandan yürüyüp bir yandan düşünürken kalabalıklara karışılmama kalabalıklar ile kendi arasında hep bir fark hissedilir. Yürüyüş, Aksal’da dünyayı aşmanın, hayatın gerçeklerinden uzaklaşmanın, düşüncenin dünyasında var olmanın önemli araçlarından biri olur. Kuş Kafesine Yaldız başlıklı hikâyede kahraman insanlara “Dünyayı yavan, yaşamayı tatsız bulmaya başlayanlara benden küçücük bir öğüt: Boş lakırdılar çuvalı bir tanıdığın yanından, hafif de olsa şöyle kabaca ayrılıp gelişigüzel birkaç adım yürümenin tadını denesinler.” tavsiyesinde bulunur. Bu parçada numaralanmış virgüllerden hangilerinin kullanımı yanlıştır?
A) I ve II B) II ve IV C) II ve V D) III ve V E) IV ve V
Cevap: D
Soru: 5) Dereden tepeden uzun uzun konuştuk. Bu arada her gün sabahın beşinde çalar saatin sesiyle uyandığını, gaz ocağına çaydanlığı oturttuğunu, bulaşıkları yıkadığını, çarşıdan ekmek peynir aldığını, altıya doğru kardeşlerinin karnını doyurup pek pek altı buçukta omuz omuza işçi kalabalığıyla vapura binip yedide Köprü’ye geldiğini, yediyi çeyrek geçe de atölyede iş başı yaptığını öğrendim. Orhan Kemal’in Harika Çocuk hikâyesinden alınan bu parça için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İlahi bakış açısından yararlanılmıştır.
B) Öyküleyici anlatım biçiminin kimi özellikleri vardır.
C) Anlatımda ikilemelere yer verilmiştir.
D) Özetleme anlatım tekniği kullanılmıştır.
E) Anlatıcı birinci tekil kişidir.
Cevap: A
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 71
Soru: 6) Bu parçada on altı tane noktalama işareti kullanılmış ve numaralanmıştır. Bu noktalama işaretlerinin kullanım gerekçeleri aşağıdaki gibi sembolleştirilmiştir. Bunlarla ilgili aşağıdaki sembolleştirmelerden hangisi yanlıştır?
Bir aralık nerede ve kimlerle olduğunu keyfinden unuttu dalgınlığından ana diliyle sordu.
— Çiviler ağzına batmaz mı senin.
Eskici başını hayretle işinden kaldırdı. Uzun uzun Haşanın yüzüne baktı^
— Türk çocuğu musun be?.
— İstanbu’dan geldim
Ben de o taraflardan. İzmirden.
Bu parçada on altı tane noktalama işareti kullanılmış ve numaralanmıştır. Bu noktalama işaretlerinin kullanım gerekçeleri aşağıdaki gibi sembolleştirilmiştir.
A) 5 ve 1 B) 14 ve 16
C) 2, 3, 7, 8, 10 ve 13
D) 9 E) 6, 11 ve 12
Cevap: E
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 72
Soru: 7) (I) Terbiye, insanda var olan ana unsuru, yine insanda var olan yan eğilimlerle besliyip yeni bir sistem meydana getirme sanatıdır. (II) Onun yerini alan eğitmek işi, daha çok içgüdülere göre bir uygunluk taşır, tıpkı talim yerine gelen öğretmek işindeki ister istemez otomotikleşen mekaniklikte olduğu gibi… (III) Benzer hareketlerin benzer tekrarlarıyla meydana gelen bir alışılmışlığın mekanikliği ile duygular ve şuurun dayanışmasından oluşmuş bir sanatı aynı düşünmek imkânı var mıdır? (IV) Bir papağana konuşmayı öğrettiğiniz yahut biraz yatgın bir hayvanı eğittiğinizde hitap ettiğiniz onların içgüdüleridir; bu içgüdü, onlara en çok öğrettikleriniz ölçüsünde bir tekrarlama gücü verir. (V) Halbu ki insan, içgüdüsüne önsezisini ve bilincini de katmıştır; sizden daha çok şey istemeye, size daha çok şey vermeye hazırdır. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yazım yanlışı yoktur?
A) I B) II C) III D) IV E) V
Cevap: C
Soru: 8) Yazar, eserlerinde sürekli köylü ve işçiyi işler. Bunun en önemli nedeni yaşadığı ve tanık olduğu hayatın baş aktörlerini onların oluşturmasıdır. Diğeri ise ideolojisinden kaynaklı sınıfsal çatışmaların mihenk taşlarının bu kitlelerden oluşmasıdır. Toplumcu gerçekçi akımın temel unsuru olan “ezilen insan” ise hemen hemen bütün eserlerinin ana kahramanlarıdır. Kırsal kesimin ve taşranın bütün gerçekliğini eserlerine konu edinen yazar, Türkiye’nin tarihsel süreci ile modernleşme, tarımda makineleşme, kırsal alanda toprak ilişkileri, fabrikalaşma, kapitalizmin etkileri ve sömürü düzenini bütün çıplaklığı ve yazara yüklediği sorumlulukla kaleme almıştır. Tanık olduğu dönemi ve tanık olduğu insanları yazan —, tanık olmayı yeterli bulmamış; insanları anlama, yaşam mücadelelerine katkı sunmayı da ihmal etmemiş hatta bunu yazarın en büyük sorumluluğu olarak kabul etmiştir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilir?
A) Mustafa Necati Sepetçioğlu
B) Orhan Kemal
C) Sabahattin Kudret Aksal
D) Sait Faik Abasıyanık
E) Tarık Buğra
Cevap: B
Soru: 9) Bahar gelmişti, aylardan marttı fakat ağaçlar hâlâ aralık ayındaki gibi soğuktan çatırdıyordu, öyle ki dilini dışarı çıkarsan ısırılmış gibi sızlardı. Dişi kurdun sağlığı zayıftı, evhamlıydı da; ufacık bir gürültü duymasın, titreyiverir, yokluğunda birinin gelip yavrularına zarar vermesinden korkardı. İnsan ve at izlerinin kokusu, ağaç kütükleri, odun yığınları ve gübrelenmiş yol korkuturdu onu; ağaçların arkasında, karanlıkta insanların durduğunu ve ormanın gerisinde bir yerde köpeklerin uluduğunu sanırdı. Artık genç değildi ve sezgileri zayıflamıştı, öyle ki tilki izini köpek iziyle karıştırabiliyor hatta bazen sezgilerinde yanılarak yolunu kaybedebiliyordu oysa gençliğinde hiç gelmezdi başına bu. Sağlığı kötü olduğundan buzağı ve büyük koyun avlayamıyordu eskisi gibi, at ve tayların da çok uzağından geçip gidiyordu. Bir tek leşle besleniyor, taze etin yüzünü ise pek seyrek görebiliyordu ancak bahar geldiğinde rast geldiği tavşan yavrularını kapıyor ya da köylülerin ahırlarına sokulup kuzularını çalıyordu. Çehov’un Beyaz Alın adlı hikâyesinden alınan bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Geriye dönüş anlatım tekniğine
B) Zamanla ilgili ayrıntılara
C) Birden fazla çatışmaya
D) Kahraman bakış açısına
E) Olay örgüsüne
Cevap: D
Soru: 10) 1. Metin Bir köylü kadın, bir danayı doğar doğmaz kucağına alıp sevmiş, sonra da bunu âdet edinmiş. Her gün danayı kucağına alıp taşırmış; sonunda buna o kadar alışmış ki dana büyüyüp koskoca öküz olduğu zaman, onu yine kucağında taşıyabilmiş. Bu hikâyeyi kim uydurduysa alışkanlığın ne büyük bir güç olduğunu çok iyi anlamış olacak. Gerçekten alışkanlık pek yaman bir hocadır ve hiç şakası yoktur. Yavaş yavaş, sinsi sinsi içimize ilk adımını atar. Başlangıçta kuzu gibi sevimli, alçak gönüllüdür ama zamanla oraya yerleşip kökleşti mi öyle azılı, öyle amansız bir yüz takınır ki kendisine gözlerimizi bile kaldırmaya izin vermez. 2. Metin Ben biliyorum: Sen, artık odaların bu döşeniş tarzını, hatta bu evi beğenmiyorsun. Uçmayı öğrenmiş bir serçe yavrusu gibi gözün başka dallarda. Senin düşündüğün kim bilir ne cici şeydir. Bizi misafir edeceğin odayı da unutmamışsındır, buna eminim. Bu kadarı da bize… bana yeter. Fakat annen… Bunu sen de seziyor, arada sırada hatta sık sık kardeşlerini nasıl okutacağından, bizim için neler tasavvur ettiğinden bahsediyorsun. Fakat birbirimizden niçin gizleyelim, sen böyle konuşurken sesini titreten şeyde biraz vicdan burkulması ve daha çok çaresizliğin azabı yok mu? Ama sen bunun için üzülme, senin elinden ne gelir; hayat böyle işte, yapamazsın ki… Aşağıdakilerden hangisi verilen metinlerin ortak bir özelliğidir?
A) Olay çevresinde gelişen edebî metin olma
B) Okuru bir olay içinde yaşatmayı amaçlama
C) Okura izlenim kazandırma
D) Tek bir anlatıcıya dayalı olma
E) Öğretici metin türü olma
Cevap: D
Soru: 11) Başımı arabanın perdeleri arasından dışarıya uzatıyorum, arabacı yirmi otuz metre ötede bizim gittiğimiz istikamette yürüyen birine doğru bağırıyor. Yürüyen durdu. Bu, sekiz on yaşlarında tahmin olunabilen cılız bir oğlan çocuğu; kendisinden iki kat daha ağır bir çuval yüklenmiş, eline de pabuçlarını almış, bize doğru yaklaştı. Arabacı sordu:
“Ülen, şehir yolu nerede biliyor musun?”
Çocuk, ince cılız ellerinden birini, boşta duran elini, karşıki yamaçlardan birine doğru uzattı: “Deha, yol orada ağarıp batıyor.” dedi ve sonra ilave etti: “Ben de şehre gidiyorum.”
Küçük çocuğun yüzü çok sevimli idi, üstü başı da oldukça temiz görünüyordu.
“Yol ağarıp batıyor!” tarzında söylenişi pek hoşuma gitti, dedim ki:
“Öyle ise bin arabaya, beraber gidelim.”
Çocuk bir tereddüt dakikası geçirdi, sözüme inanmıyor gibi yüzüme baktı, çuvalını yere bıraktı, teklifimi tekrar ettim: “Haydi!” dedim “O çuvalı arabacının yanına koy, sen de çık!”
Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun On Dört Yaşında Bir Adam adlı hikâyesinden alınan bu parçadan aşağıdakilerden hangisine örnek verilemez?
A) Halk söyleyişlerine
B) Betimleyici öğelere
C) Öyküleyici anlatım biçimine
D) Diyalog ve anlatma tekniklerine
E) Modernizmin hikâye anlayışı
Cevap: E
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gizem Yayınları Sayfa 74
Soru: E) Aşağıdaki bulmacayı çözünüz. Bulmacayı çözerken bu ünitede verilen bilgilerden ve TDK’nin sözlüklerinden yararlanınız.
Soldan sağa:
1. Efendilik Savaşı adlı eseri yazan, toplumcu gerçekçi eğilimle eser veren Cumhuriyet Dönemi yazarımız. (FAKİR BAYKURT)
2. Bir şeyin nitelik veya nicelik bakımından değeri olma durumu, ehemmiyet. – Yenilik ve Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü tarafından tasarlanan çevrim içi sosyal eğitim platformunun kısaltması. (ÖNEM – EBA)
3. Dikkati çekmek, uyarmak için kullanılan bir ünlem. – Süsü, gösterişi olmayan, yalın, gösterişsiz. (HA – SADE)
4. Olay, hadise. – Refik Halid Karay’ın bilinen bir hikâyesi. (VAKA – ESKİCİ)
5. Dedelerden ve büyükbabalardan her biri. – Yabancı şeylerden arınmış, katışıksız, saf. – Islandığı zaman kolayca biçimlendirilebilen yumuşak ve yağlı toprak. (ATA – ARI – KİL)
6. Türkçede yardımcı ünsüz almış üçüncü tekil kişi iyelik eki. – “Sır” kelimesinin ünsüz harfleri. – Cümlede oluş, iş ve hareket bildiren öge. (SI – SR – YÜKLEM)
7. Yapma, yerine getirme, bir işi yürütme. – “Amaç” kelimesinin eş anlamlısı. – Ekmek Kavgası adlı eseri yazan sanatçının mahlasının ikinci kelimesinin ilk hecesi. (İCRA – GAYE – KE)
8. Haftanın ikinci gününü karşılayan kelimenin ikinci hecesi. – Yeniden, bir daha, tekrar anlamındaki kelime. (LI – GENE)
9. Bu ünitede okuduğunuz, Antakya’da geçen hikâyenin adı. – Bir konuda birinin inanmasını sağlama, inandırma, kandırma. (HACI – İKNA)
10. Koyun, köpek, at vb. hayvanların veya insanların derisinde asalak olarak yaşayan, bulaşıcı hastalıklara neden olan böceklerin genel adı, sakırga. – Bir gazete veya derginin günlük yayımından ayrı ve ücretsiz olarak verdiği parça, ilave. – İlham kelimesinin eş anlamlısı. (KENE – EK – ESİN)
11. Bir şeyi parlatmak için kullanılan kimyasal bileşik. 12. Abdülrezzak Efendi adlı hikâye kitabının yazarının soyadı. (SEPETÇİOĞLU)
Yukarıdan aşağı:
1. Sıcak veya soğuk hava üfleyen bir aletle saçı kurutup biçim vererek taramayı karşılayan kelimenin ilk iki harfi. – Vesayet. (FÖ – VASİLİK)
2. Öyküleyici metinleri okuyucu / dinleyici durumundaki bizlere anlatan varlık. – Kraliçe. (ANLATICI – ECE)
3. Türk alfabesinin on dördüncü harfinin adı. – “lem” hecesine eklenince yazı yazma aracını karşılayan kelimeyi oluşturacak ilk hece. – Tavuk kümesi anlamına gelen kelimenin tersten yazımı. (KE – KA – PİN)
4. Yazım kelimesinin eş anlamlısı olan kelime. – Gazete, dergi vb. süreli yayınların bir bütün oluşturan, değişik tarih, numara taşıyan baskılarından her biri için kullanılan kelimenin ilk iki harfi. – Melih Cevdet Anday’ın “O gün gelsin, neşemiz tazelensin de gör / Dünyayı hele sen bir barış olsun da gör” dizelerinde “özellikle” anlamına gelen kelime. (İMLA – SA – HELE)
5.”… dünyası değil kâr dünyası.” atasözünün ilk kelimesi. – Galyum elementinin simgesi. – Satrançta, her yönde siyahtan beyaza ve beyazdan siyaha bir hane atlayarak L biçiminde hareket eden taş. (AR – GA – AT)
6. Sıvıları muhafaza etmek için kullanılan; cam, porselen veya plastikten yapılmış, silindir şeklinde bir kap. – Genellikle saat 22.00’den itibaren gün ağarıncaya kadar geçen süre, tün. (BEHER – GECE)
7. Bu ünitede okuduğunuz Birtakım İnsanlar adlı hikâyenin yazarının soyadı. (ABASIYANIK)
8. “Ey, hey” anlamlarında bir seslenme sözü. – Herhangi bir topluluğu oluşturan bireylerden her biri, aza. (YA – ÜYE)
9. Madenî para. – Sırasıyla “mine” kelimesinin ünlüleri. (SİKKE – İE)
10. Hemen yapılması gereken, ivedi. – Gazoz Ağacı adlı kitabın yazarının soyadı. (ACİL – AKSAL)
11. İstek, talep. – Nikel elementinin simgesi. (DİLEK – Nİ)
12. Anlatmaya bağlı edebî metinlerde ele alınan olayın geçtiği yeri karşılayan terim. (MEKAN)